SINIR TANIMIYOR
AVM CURIOSITIES
Tasha Marks
Doğum yeri: Londra, Birleşik Krallık
Merkez: Londra, Birleşik Krallık
Manifesto malzemeleri: şeker, gülsuyu, ahşap
Birleşik Krallık ve Türkiye’ye özgü farklı kültürel gelenekleri harmanlayan yemek tarihçisi ve sanatçı Tasha Marks, şekerin tarihinden yola çıkarak Bienal için özel bir şeker enstalasyonu oluşturdu.
Şekerli şeylere duyulan arzu, tat reseptörlerimize işlemiş halde (bebeklerin ilk edindiği tatlardan biri bu) olsa da vücutlarımız, arzuladığımızdan çok daha az şekere ihtiyaç duyuyor. Obezite ile savaşmayı kafaya takmış kültürler rafine şekeri sağlığın düşmanı olarak görüyor. Peki, şeker deneyimi başka türlü ve pozitif bir etki de yaratabilir mi?
Türkiye ve İngiltere’de şeker kullanımı üzerine arşiv ve saha araştırmaları yapan Marks, bu tartışmalı besin ile ilgili algılarımıza meydan okuyan bir enstalasyon yaratıyor. Türk zanaatkarlarla iş birliği içinde hazırlanan enstalasyon, 15. yüzyıl “ziyafet”lerindeki yemek yapılarını anımsatıyor ve “Mide kadar göze de hitap eden bu yiyecekle bir algısal deneyim yaratabilir miyiz?” sorusunu soruyor.
SUGAR KNOWS NO
BOUNDS
AVM CURIOSITIES
Tasha Marks
Born: London, UK
Based: London, UK
Manifesto materials: sugar, rosewater, wood
Combining cultural traditions from both the UK and Turkey, food historian and artist Tasha Marks has created a custom sugar installation for the biennial, which takes the history of sugar as its starting point.
The desire for sweetness is hardwired into our taste receptors—it is one of the first tastes babies develop— and yet our bodies only need a fraction of the sugar we desire. In cultures obsessed with fighting obesity, refined sugar is an enemy of health. But can the experience of sugar produce other, positive effects? Through onsite and historical research on the use of sugar in Turkey and England, Marks created an installation for the biennial that challenges our perceptions of this contentious foodstuff.
Created in collaboration with Turkish craftspeople, the installation is reminiscent of food architectures created for fifteenth century “banquets,” and asks: Can we create sensory experiences
with food that are feasts for the eyes as much as the stomachs?